OKUYUCUYA BİLGİ NOTU:
Aşağıda okuyacağınız metin Sayın Alparslan Türkeşin, MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ nin 8 Şubat 1969 yılında Adanada yapılan CKMP adının M.H.P olarak değiştirildiği ve ambleminin de üç hilâl olarak kabul edildiği Olağanüstü Kongreyi açış konuşmasıdır. O kongreye Türk Ocakları Genel Merkez folklor ekibini götüren otobüsle Kürşad Özkan, Mehmet Nedim Budak, Hasan Basri Öngel, Cihat Özönder, (Bu dört arkadaşımız da rahmetli olmuştur ) Şevket Bülent Yahnici ve bendeniz Meriç Coşkun da katılmışlardı. Özer Revanoğlu ağabeyimin www,eskimeyendostlar.net sitesinde yayımlanan Faruk Akkülâhı Tanır mısınız başlıklı yazı ve fotoğrafı görünce ben de ister istemez o günlere gittim ve arşivimden bulduğum broşürden bu açış konuşmasını yayımlamayı uygun gördüm. Bu broşürde 24 Kasım 1968 tarihinde yapılan CKMP VIII. Büyük Kongresinde Sayın Alparslan Türkeşin açış ve kapanış konuşmaları da mevcuttur. Bu vesile ile Türk Milliyetçiliğinin unutulmaz Başbuğu Sayın Alparslan Türkeş beğ başta olmak üzere Dündar Taşer, Gün Sazak, Galip Erdem, Muzaffer Özdağ, Kamil Turan, Faruk Akkülâh, Ayvaz Gökdemir ve bu dâva uğruna mücadele ederken şehit düşen binlerce ülküdaşımıza ve rahmete intikal etmiş olan dâva arkadaşlarımıza , büyüklerimize, ağabeylerimize bir kere daha Allahtan rahmet diliyor mekânlarının cennet olmasını temenni ediyorum. Tanrı Türkü Korusun.
Meriç COŞKUN
8/9 ŞUBAT 1969
CKMP MHP Kurultayı, açış konuşması,
Muhterem basın mensupları, değerli misafirler, aziz Adanalılar. sevgili delege arkadaşlarım, ülkücü Türk gençleri... Sevgili Bozkurtlar
Olağanüstü kurultayımızı, hepinizi en samimi duygularla sevgi ve saygıyla selâmlıyarak açıyorum. Olağanüstü kurultayımız, millî tarihimizin yeni safhasında ve millî hayatında müstesna bir mevki taşıyacak, Türkiyenin şanlı geleceği için yeni bir başlangıç olacaktır.
Torosların eteğinde, bu kutsal topraklar üzerinde tekevvün eden irade yeni bir Ergenekon müjdeliyor.
Türk Milletinin önüne çıkarılan engelleri, onu çaresizliğe, yokluğa utançla boyun eymeye mahkûm eden ve kader kabul edilen neticeyi, sefaleti, cehaleti, istibdadı yenme kararını taşıyoruz.
Yıllardan beri yürütülen mücadele bu kongre ile yeni, verimli merhalelere ve mutlu sonuçlara yönelecektir. Yıllardan beri emsalsiz bir sabır ve fedakârlıkla bir inanç ve hizmet anlayışının mücadelesini yürüten ülkücü arkadaşlarımız emeklerinin mücessem meyvelerini, Türk Milletini selâmete götüren ışıklı yolu göreceklerdir.
Aziz yurttaşlarım,
Milletimizin hayatı insanlığın tarihi kadar eskidir. Ak günlerimiz kara günlerimiz vardır. Şanlı devirlerimiz, acılarımız, felâketlerimiz vardır. Millet olarak birçok felâketleri ve belâları göğüsleyerek atlattık. Bugün içinde bulunduğumuz zorlukları yenme güç ve iktidarına da sahibiz.
Milletimiz için mesut bir gelecek inşası karar ve iradesi ile yürürken ilk iş olarak bulunduğumuz nokta ve durumu tayin ve tarifle önünüze sermeyi gerekli görüyorum.
GENEL DÜNYA DURUMU:
Sevgili arkadaşlarım,
2.Cihan Savaşı, Avrupayı dünyanın merkezi olmaktan çıkarmış, Almanya, Fransa ve İtalyanın ezilmesi, İngilterenin zayıflaması ve çözülmesi ile Doğu Avrupanın Sovyetler tarafından istilâsına, Batı Avrupanın Amerikan nüfuz ve kuvvetine sığınmasına böylece Avrupanın bölünmesine yol açmıştır.
İngiliz ve Fransa İmparatorluklarındaki çözülme ve Japonyanın yıkılışı ile Orta Doğu ve Uzak Doğu Sovyet baskı ve yayılmasına açık kalmıştır.
Bu baskıya doğrudan hedef olan, toprak istekleri ve soğuk harp tecavüzleri karşısında kalan Türkiye, kaderini batıya, güvenliğini de Batı Avrupa güvenlik sistemine, NATOya bağlamıştır. NATO Sovyet yayılma tehdidine karşı ciddi bir tedbir olmuş ve barışı korumaya hizmet etmiştir. Ancak, savaş tehlikesi ve ihtimali büsbütün ortadan kalkmamıştır. Çekoslovak krizi ve Orta Doğunun karışık durumu, Arap-İsrail mücadelesi Türkiye güvenlik bölgesini daima harp yangınına müsait bir saha halinde tutmaktadır.
Farklı yapı, farklı dünya görüşü, değişik tarihi gidişe rağmen Türkiyeyi kaderini ve güvenliğini Batı Avrupa ile birleştirmeğe ve ona tabi kılmaya zorlayan husus, millî savunmasını ve güvenliğini kendi imkânlarıyla temindeki yetersizliği, yani kendi kendine yetmeyişi olmuştur. Ancak NATOda bulunduğumuz süre, 16 yıl müşterek güvenlik kalkanı altında kazandığımız insiyatif Türkiyeyi kendi kendine yeterli kılma yolunda kullanılmıştır. Milletler her çareye başvurarak kendi güvenliğini ve millî savunmasını kendi imkânlarıyla sağlama tedbirlerini bulmaya mecburdur.
Bugün dünya birbirine düşman doğu-batı bloklarına bölünmüş olma vaziyetini muhafaza ediyor. Bağımsızlıklarını yeni kazanmış veya kazanma yolunda çaba gösteren eski batı sömürgeleri olan ülkeler bugün Üçüncü Dünya diye isim almış bulunmaktadırlar. Bu memleketler doğu-batı blokları arasında nüfuz yarışına sahne oluyorlar. Doğu bloku cephesinde kıta Çini üstünlük iddiası taşıyan yeni bir kuvvet merkezi olarak beliriyor. Amerika, Rusya, Komünist Çin cihanşumûl politikada blokları ve müttefiklerini de aşan süper devletler kimliği ile insiyatif gösteriyorlar.
Siyasi didişmeler yanında bütün dünya milletleri tabiatla savaş halinde, üretim yarışı içinde geriliği, yokluğu yenme, refahı fethetme iddiası taşıyorlar. Fetih iddiaları söz ve tasarı olmaktan çıkıyor, gerçek haline gelerek uzaya diğer yıldızlara doğru açılıyor.
TÜRKİYEMİZ NEREDEDİR ?
Türkiye devletler dizisinin sonunda, Türk milleti milletler kafilesinin gerisindedir. Türk milletini yönetme sorumluluğunu taşıyanlar millete ait zamanı ve imkânları ölçüsüzce israf etmişlerdir. İsraf ettikleri imkânlar ve vakitler, son asır tarihimizin en mesut zaman ve imkânlarıdır. Bu sorumlular başarısızlıklarını zafer, iflâslarını kazanç diye ilân etmişlerdir.
Türkiye ekonomisi, geri bir tarım sistemine bağlı bünyesini muhafaza etmiş, tarımın ilkel hali devam etmiş, sanayileşme davası çözümsüz kalmış, Türkiyenin gelişmiş ekonomilerin boyunduruğu altında sürüklenme durumu devam ede gelmiştir. Düzensiz, izinsiz, plânsız yatırım ve harcama politikası, ülkeyi kalkınmamızı köstekleyen bir borç yükü altına sokmuştur.
Millet adına iktidar olan grupların iktisadî, içtimaî, politikası milletin tümünün saadet ve refahını hedef almaktan, millî olmaktan daima uzak bulunmuş, çarklar daima güçlünün lehine dönmüş, bentler daima imkânlının tarlasına bağlanmıştır. Devlet eliyle ve otoritesiyle milleti soyma, ezme, akraba, eş-dost kayırma, yârânı zengin kılma anlamını taşıyan bu tutumun sonucu içtimaî zıddiyet ve gerginliklerin artması, kitlelerin güçlüklerinin büyümesidir. Bugün Türkiyeye gayri millî ekonomiler hâkim bulunmaktadır. Devleti gayrı millî ekonomilerin elinde Türk milleti bir sömürme vasıtası olarak kullanılmaktadır. Senede ortalama l.000 ilâ 3.000 lira arasında geliri olan aileler, yani ayda 85 ilâ 255 lira ile geçinen aileler toplam nüfus olarak 30 milyondur. Yönetenlerin Türk milletine karşı, Türk tarihine karşı işledikleri ikinci cürüm, ki suçüstü halleri devam etmektedir, aziz milletimizi birbirine küskün, sevgisiz hattâ düşman zümreler haline getirmeleridir. Kalkınma ve yükselme meselesini çığırından çıkaran partizan eyyam politikacısı, kitleleri düşmanlıkla doldurmayı, tartışmaları şekilcilik ve rejim meseleleri etrafında döndürmeyi ve kitle dikkatini bu noktada tutmayı kolay yönetim metodu haline getirmiştir.
Aziz arkadaşlarım,
1969 Türkiyesinde eski hastalıklar devam ediyor. 1969 Türkiyesinde halkın 23 milyonu geçimini toprağa bağlamıştır. Bu nüfusun 9 milyonu orman içlerinde, dağ yamaçlarında verimsiz topraklar üzerinde ve ölçüsüz sefalet içindedir. Tarım ilkel şeklini muhafaza ediyor. Köylü için topraksızlık, toprak yetersizliği devam ediyor.
Toprağın ufalması, işletmelerin bölünmesi yani tarım bünyesindeki kanser devam ediyor. Topraksızlık tarımla meşgul ailelerin çoğunluğu için baş mesele iken her yıl toprak isteyen 100 bin yeni aile teşekkül ediyor. Kalkınmayı plâna bağlama fikri l960 ta Devlet Plânlama Teşkilatı ile müesseseleşti. Yöneten ekiplerin, hükümetlerin medeniyet kervanının gerisinde kalmış Türkiye için tespit ettikleri gelişme hızı % 7 dir, Bu anlayış ve uygulama devlet ve millet olarak varlığımıza yönelen tehlikeyi büyütüyor. Peş peşe gelecek nesilleri yüzyıllar boyu refahtan, insanlık şerefinden nasipsiz bırakmak istidadını taşıyor. Aydınları teşkil eden zümrelerin temsil ettikleri dünya görüşü, yaşayışları ve halleriyle halkın içinde yüzdüğü sıkıntı düzeni millet varlığını ve sağlığını şahsiyetini tehlikeye koyma istidadındadır. İdareci kadrolar millî harstan, millî ruhtan, millî seciyeden fışkıran bir hayat ve medeniyet görüşünden kuvvet alma yolunda değiller. Yaşayışları, davranışları yüksek faiz ile borç aldıkları ülkelerin hasta kültürlerini taklit etmekten ibaret kalıyor.
KURTULUŞ YOLU
Aziz arkadaşlarım,
Dünyada iktisadi bir savaş vardır bu savaşın içinde olduğumuz kabul edilmelidir. İktisadi savaşın kumandanı ile eri aynı nimet ve külfetlerin ortakları olmalıdırlar. Millî hedeflere erişmek için yararlı olduğu müddetçe mülkiyet ve servet kutsaldır. Aksi halde manâsını kaybeder. Fakirliğin, sefaletin at oynattığı yerde servet sahipleri, servetlerini keyif yolunda ve israf yolunda kullanamazlar. Türk ekonomi düzeni tam bir anarşi içindedir. Ülkemiz içinde güçlü olan iktisadi birlikler, yalnız gayri millî ekonomilerdir. Bunlar güçsüz ve gelişmemiş olan millî ekonomileri yok etmektedirler. Sefaletle sefahat, yoklukla varlık yan yana oturmakta yoksulların sayısı gittikçe artmaktadır. Güçsüz ekonomik birimleri birleştirmek, teşkilâtlandırmak halk enerjisini ve halkın elindeki küçük tasarrufları seferber ederek 20. yüzyılın iktisadi savaşına iştirak ettirmek bir zarurettir. İleri ve modern milletler azgelişmiş milletleri dolayısıyle milletimizi sadece ham madde üreten ve mamûl madde tüketen bir pazar olarak görmek isterler. İşte buna karşı direniş ve hamle içinde olmalıyız. Küçük küçük zayıf iktisadî birimleri ve Türk halkını 20.asrın iktisadî savaşına iştirak edebilecek büyüklükte müstahsil ve müstehlik birlikleri olarak büyük ekonomiler halinde birleştirmek bir zarurettir.
Aile ekonomisi çerçevesinde olan Türk milletini evvelâ bölge ekonomisine ve daha sonra ülke ekonomisine iştirak ettirmek gibi safhalardan geçmeye vaktimiz yoktur. Yavaş yavaş zamanla ilerleyeceğiz derken karşımızdaki dev güçler her şeyi ezerek ilerlemektedir. Küçük ekonomik birimler halinde olan ve büyük bir kısmı aile ekonomisinde bulunan Türk halkını derhal üretici birlikler halinde organize etmeliyiz. Böylece güçlü gayri milli ekonomilerin istismarından Türk halkını kurtarmak 9 Işıkçı iktisadî görüşümüzün temelidir.
Sevgili arkadaşlarım,
Biz yeni bir ahlâk, yeni bir mâneviyat yeni bir iktisat dâvasını temsil ediyoruz. İçimizde Tanrı Dağından taşıdığımız Ergenekon seddini eriten ateş, gönlümüzde, zihnimizde Hira Dağından doğan güneşin ışığı var. Biz Müslüman Türkün öz nizamını, millî nizamı temsil eden millî hareketiz.
İSLÂM İMANI VE FAZİLETİ
İslâm imanı ve fazileti, Türklük şuur ve gururu, Türk harsı ile 21.yüzyıl medeniyeti, feza, atom, elektronik çağının yeni Müslüman Türk medeniyeti; dâvamız budur. Bu gaye ile iktidara talibiz. Bu amaçla Türk milletini yeniden teşkilâtlandırmaya, devleti yeniden kurmaya kararlıyız. Tembelliği, meskeneti, yokluğu, sefaleti, geriliği, karanlığı, adaletsizliği yeneceğiz.
Hür ve mesut insanların barış ve refah yurdu büyük, kudretli, müreffeh Türkiyeyi inşa edeceğiz. İlk hedefimiz, ilk icraatımız idarenin islâhıdır. İdari reformla halk hizmetinde, halk kontrolun da yeni ve modern bir idare cihazı kuracağız. Devlet idaresinde lükse, israfa, baskıya, kırtasiyeciliğe, bugün git yarın gele son vereceğiz. Verimli işleyen müessir bir hizmet teşkilâtı kuracağız. İdareyi mütegallibenin, hatırlıların partizanların aleti olmaktan kurtaracağız. İkinci hedef eğitim ve moral seferberliğidir. Ahlâk, inanç, mefhum ve bilgi reformudur. Bütün eğitim ve öğretim kurumlarını yenileyeceğiz. Eğitimde gaye hak, hakikat aşkı ve millet sevgisi, milliyetçilik şuuru olacaktır. Eğitimin diğer gayesi çocuklarımızı iktisadi hayatımız için üretici olarak yetiştirmek olacaktır. Eğitim çoğunlukla teknik eğitime yönelmiş olacaktır. Malî ve iktisadî, içtimaî tedbirlerimiz sıhhatli ve adil bir toplum bünyesi hazırlamaya yönelecek ve emeğe, istidada, ehliyete değer verilecektir. Milletin tümü için sosyal güvenlik ve yardımlaşma teşkilâtı hazırlanacak, yurttaşlarımız kaderlerine terk edilerek toplum içinde sahipsiz, çaresiz olmaktan çıkarılacaktır. Milliyetçi, toplumcu hareket Türkiyeyi sömürge iktisadının ilkel tarım yapısından kurtaracaktır.
Tarım ve toprak reformu yurt çapında uygulanacak, yeni yerleşme politikasına muvazi uygulama ile Türkiyemiz tarım kentlerinde yaşayan mülk sahibi hür ve müreffeh tarımcıların yurdu olacaktır. Toprak reformunu reddeden bugünkü iktidarı ve yıllar yılı istismarla oyalayan ana muhalefeti, köylünün sıkıntı ve ıstıraplarının baş sorumluları olarak görüyoruz. 9 Işıkçı düzenin iktisadî ve içtimaî politikası tefeciliğe son vermek ve köylünün refahını gerçekleştirmek olacaktır. Dokuz Işık hareketinin temel ödevi sanayileşme hareketleri ile belirecektir. Tarımdaki nüfus fazlası sanayiye kaydırılacak, köylü emek ve ürününü tüketen suni şehirlerin yerini endüstri, kültür ve tarım kentleri alacaktır. Sanayileşmeyi Türkiyeyi bağımsız büyük sanayi devleti olma ölçülerine göre yürüteceğiz,
SON GENÇLİK OLAYLARI:
Aziz arkadaşlarım,
Şimdi son aylarda çok konuşulan bir meseleye, gençlik hareketlerine de kısaca dokunacağım. Önce şunu belirteyim. Aşırı solu ve ortanın solunu tutan gazetelerin yazdıklarından hiçbirisi doğru değildir. Gençlerimizin saldırgan oldukları yolundaki iddialar doğru değildir. Gençlerimizin saldırgan oldukları yolundaki iddialar yalandır iftiradır. Bizim millî doktrinimiz her şeyden önce insan sevgisini Türklük sevgisini esas almaktadır. Gençlerimizin sebebiyet verdiği hiçbir kavga olmamıştır. Dokuz Işık fikirleri etrafında bir çığ gibi büyümesinden ve karşı çıkılmaz bir hızla güçlenmesinden ürkmüşlerdir. Önce fikir mücadelesini denemişler fakat başarı gösteremeyince her zaman âdetleri olduğu üzere kavga çıkarmanın yollarını aramışlardır. Gençlerimiz kendileri için değil yoluna baş koydukları büyük Türk Milletinin varlığını korumak için mukabele etmişlerdir. Tarihin en gaddar emperyalizminin uşaklığını yapmak olan komünistler karşılarında milliyetçi, Türklüğün büyük ruhu ile dolu genç Bozkurtları görünce şaşkına dönmüşlerdir. Bozkurtlarımız kimseyi tahrik etmemişler ve rahatsız etmemişlerdir. Daima kanunlara saygılı, millî ahlâka bağlı hareket etmişlerdir. Komünistlerin bazılarının dövüldüğü, köksüz fikirlerinin daha üstün millî fikirler tarafından baskıya alındığı doğrudur. Fakat kimler dövülmüştür? Türk milletini köleleştirmek isteyenlerin aletleri olanlar, Türkün Allahına sövenler, tarihiyle alay etmeye yeltenenler dövülmüştür. Gençlerimizin meşru savunma haklarını kullanmaktan ibaret kalan davranışlarına asla gölge düşürülemez. Millî varlığımızı tehdit eden komünizm, bölgecilik, mezhepçilik gibi tehlikeler karşısında Türk gençliğinin susması demek Türklüğün tarih sahnesinden silinmesi demektir. Gençlerimizin kanunlara karşı geldiği yazıldı. Bu da insafsız bir yalandır. Milliyetçi Türk gençleri aziz Bozkurtlar acaba ne yaptılar? Fakülteleri işgâl mi ettiler? Hayır. Rektörlere ve profesörlere, tekrarlamaktan utanç duyacağımız kelimelerle küfür mü ettiler? Hayır
Türk insanının inceliğini zedeleyecek, Türkün geleneklerini çiğneyecek bir şekilde ve devletimizi müşkül bir duruma düşürmek maksadıyla denize adam mı attılar, otomobil mi yaktılar? Hayır
Şu halde saydığımız kanunsuzlukları görmezlikten gelip, milliyetçi gençliğin Türklük sevgisine bağlı hareketlerini ayıplamak, bin bir yalan ve iftira ile ortalığı bulandırmaya çalışmak neye işarettir? En azından milletimize düşman kimselerin korkularının alâmetidir Milliyetçi Türk gençleri, asil bozkurtlarımız milliyetçi toplumculuğun, kutsal davamızın teminatıdır. Geleceğin müjde işaretidir. Hepsi akla gelmez maddi sıkıntılar içinde, temiz bir ülkücülüğün hazzını yaşamakta genç ve değerli varlıklarını, gönüllerini Türklüğe bağışlamanın gururunu taşımakta, Allahın yardımına ve davanın kazanılacağına heyecanla inanmaktadırlar. Huzurunuzda kendilerine teşekkürlerimi, sevgi ve takdirlerimi sunmayı şerefli bir vazife sayarım.
Aziz arkadaşlarım,
Olağanüstü kurultayımızın hayırlı, uğurlu olmasını dileyerek hepinize saygılarımı sunarım.