GENÇ BİR ÜLKÜCÜ İLE SOHBETLER (4)
Galip ERDEM
Ülkücüler, bilinen tarihin, hiçbir döneminde, sayıca çok olmamışlardır. İnsanoğlunun zayıflığı böyle bir sonuca imkân vermemiştir. Yine de bir cemiyetteki ülkücü sayısının milletlere ve zamana göre değiştiği gerçeğini inkâr edemeyiz. Bazı milletler, tarihleri boyunca ülkücü çıkaramamış ve belli bir ülküye bağlanmanın yüceliğini yaşayamamışlardır. Diğer taraftan bazı milletler de, sık sık büyük ülkücüler yetiştirmiş; yeryüzünün çehresine yenilik getirmişlerdir. Türk milleti, örnek ülkücüler yetiştiren ve tarihinin büyük bir bölümünde ülkücülüğe bağlanan bir millettir.
Milletimiz , birkaç yüz yıl öncesine kadar Cihan hakimiyeti ülküsüne inanmıştı. Cihan hakimiyeti ülküsünün ilk belirtilerini en eski destanlarımızda bile görmekteyiz. Oğuzname, bu destanların en önemlisidir. Destana göre ilk cihan hakimiyeti OĞUZ KAĞAN tarafından kurulmuştur. Cihan hakimiyetini hedef alan Oğuz Kağan: İlâhi bir kaynaktan gelmiş, olağanüstü vasıflara sahip olarak doğmuştu. Çin, Hindistan, İran, Azerbaycan, Irak, Suriye, Mısır, Rum, Rus ve Frenk ülkelerini fethetmiştir. Ancak OĞUZ KAĞANın yaptıkları kendine göre şöhret ve çıkar sağlamak için değil, belki bir vazifeyi yerine getirmek, cihan hakimiyeti ülküsünü gerçekleştirmek içindir. Nitekim yeryüzünün dörtbir tarafındaki bütün milletlere elçiler göndermiş BEN ARTIK DÜNYANIN KAĞANIYIM diyerek hepsini itaata çağırmıştır. Böyle davranmasının sebebi vardı: Kağanın çok akıllı ve keramet sahibi veziri Uluğ-Türk, cihan hakimiyetinin ulu Tanrı tarafından OĞUZ HANa verileceğini müjdelemiş; Ey kağanım, Gök Tanrı, bütün dünyayı sana bağışlasın demiştir. Oğuz Kağan, hakimiyetini kabul etmeyen milletler üzerine seferler açtı, dünyayı fethetti. Bugün, birtakım cahillerin, aptalların ve millet düşmanlarının köpekçe saldırdıkları BOZKURTun da Oğuz Kağan destanında yüce bir yeri olduğunu bilmelisin. Gökten inan bir Bozkurt; Ey Oğuz, sen urum (Rum) üzerine gitmek istiyorsun; ben senin önünde yürüyeceğim der. Oğuz, kurdu takiple sefere çıkar; Urum ve Urus (Rus) hükümdarlarını yener, Çin, Hind, Suriye ve Mısır ülkelerine fetheder. Ben sizlere oldum kağan/ Aldım yay ile kalkan/ Nişan olsun bize beyan/ Bozkurt olsun bize uran.
Prof.Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi adındaki eserinde şöyle yazıyor: Selçuklularla birlikte yakın şarka ve Anadoluya gelen Oğuzlar, destanla birlikte Bozkurt hikâyelerini de getirmişlerdir. Nitekim XII asır Süryanı tarihçisi Mihaele göre: (Yeryüzü Türkleri taşımağa kâfi gelmiyordu. Garba doğru ilerlerken önlerinde köpeğe benzer bir hayvan -kurt- bulunuyor ve onlar da ona yetişemiyorlardı. Bozkurt hareket etmek istediği zaman Göç yani kalkınız diye bağırıyor, Türkler de durduğu yere kadar onu takip ediyor ve orada çadırlarını kuruyorlardı. Uzun zaman rehberlik eden kurt nihayet kaybolunca, Türkler de artık geldikleri yerlerde oturup kaldılar.)
Çin kaynakları, Gök-Türkleri Kunların (Hunlar), torunu gösterir. Tatarların (Cücen veya Avar) hücumuna uğrayan asil bir Hun çocuğu Bozkurt tarafından kurtarılmış Göktürklerde onunla kurdun nesli olarak türemişlerdir. Burada tarih ve destan birbirine karışmış; Göktürklerin bayraklarında kurt başı bulunmuştur. Esasen Türk efsane ve ananelerinde mühim bir mevkii olan kurt hikâyeleri Hunlara kadar çıkar. Bu sebepledir ki, kurt Türklere at gibi uğurlu ve hatta mübarek sayılmış; Kaşgarlı Mahmut ve Dede Korkut kitabının kaydettiği üzere bu telâkki İslâm devrine kadar gelmiştir. (Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, s.76-78).
Destanlar, milletlerin yaşayış, düşünüş ve inanışlarını gösterir; ruhlardaki ülkü ve hedeflerin işaretini verirler. Oğuznamede ve milletimizin diğer bütün destanlarında atalarının ülkücülüğünü göreceksin. Yalnız destanlar mı? Hayır! Tarihinin her çağında ülkücü ataların yaşamış , insanlığa yön vermişlerdir.
(Bu yazı BOZKURT Dergisinin Mayıs/1974 tarihli 20.sayısında yayınlanmıştır.)